Kontrol Etmeyi Bırak! Her Şeyi Kontrol Edemezsin!
Kontrol, günlük yaşamın farklı alanlarında sık sık kullandığımız bir dürtüdür. Aslında kontrol, olumsuz durumların oluşmaması adına kullanılan savunma mekanizmasıdır. Hata yapmamak, daha iyiye ulaşmak için verilen çabadır. Bu öğrenilmiş bir davranıştır ve normal düzeyde kontrol olması gereken, kişiye hem kendiyle hem de hayatıyla ilgili güvenlik sağlayan bir davranıştır. Duyguların, düşüncelerin, davranışların, bedenin kontrolü kişinin ruhsal ve fiziksel açıdan sağlıklı bir yaşam sürmesi adına önemlidir. Duyguların sürekli iniş çıkış yaşamadan, normal düzeyde kalmasını sağlamak; duygu, düşünce ve davranma arasındaki dengeyi kurmak, davranışlarımız üzerinde hakimiyet kurmak, hatalı düşünce ve davranışları engellemek adına bir miktar kontrol gereklidir.
Ancak aşırı kontrol kurulan dengeleri bozan, kişilerin duygularını yaşamasını engelleyen ya da aşırı uçta yaşatan, düşüncelerinde çarpıklıklar yaratan, istenen davranış yerine istenmeyen birçok davranışa sebep olan, bedenen istemsiz ataklara, kasılmalara sebep olan bir durumdur.
Aslında kişi daha iyiye, hatta mükemmele ulaşmak adına kontrol etme çabası içindedir. Çünkü kişinin çocukluğundan bu yana kendini kontrol etmesi adına öğretilen davranışları vardır. Onu yapma, onunla oynama, erkekler ağlamaz, kızlar böyle oturmaz, daha iyi not almalısın, daha çok para kazanmalısın gibi öğretilen davranışlar, kişinin kontrolü farklı şekillerde hayatına uyarlamasına sebep olur.
Özellikle çocukluk ve büyüme dönemlerinde ebeveynleri tarafından baskı, fazla beklenti, aşırı eleştiri ve kontrole maruz kalan bireyler, yetişkinliklerinde de bu eğilimi devam ettirme içindedirler.
Aşırı kontrolcü bireylerde temel mesele güvendir. Kontrol ettikçe daha güçlü ve güvende olacağına dair inanç geliştirir. Bu nedenle konfor alanlarını terk etmeden yapılan kontrol hakimdir. Kendi çevrelerinden dışarı pek çıkmamak, işleri başkasına emanet etmemek, detaylarla kendi ilgilenmek hakimdir. Değişiklik, planların aksaması, sürpriz durumlar kişide çoğu zaman öfkeye sebep olabilir. Kişi, dış dünyayı yöneterek kendine güvenli bir alan oluşturur.
Aslında bu durumlar kişi üzerinde baskı oluşturur. Çünkü kişinin elindeki güç, sahte bir güçtür. Kişi dış dünyayı yönetme konusunda ne kadar başarılı olsa da, iç dünyasını yönetme konusunda bir o kadar başarısızdır. Dış dünyada güçlü ve başarılı olma isteği, iç dünyasındaki başarısızlığın sonucudur. Duyguları üzerinde hakimiyet kurma çabası, iç dünyasında eksik kalan, baskılanan duyguların sonucudur. Düşüncelerdeki aşırılık ve çarpıklık, kalıplarının dışına çıkmamak zarar görmemek adına verilen mücadeledir.
Kişi iç dünyasında yanlış giden bir şeylerin olduğunun farkındadır. Ancak kendine böyle bir doğru yarattığı için, iç dünyasını doğrularına uyarlamaya çalışır ve çatışmalar meydana gelir.
Temelde yapılması gereken kişinin içsel çatışmalarını çözümlemektir. Yanlış olan inançları, doğrularıyla değiştirmek ve buna uygun davranmasını sağlamak gerekir. Bu noktada bir uzmandan yardım almak önemlidir.
Her zaman her şeyin yolunda gitmesi gerekmez. Çözümlerin olduğu kadar çatışmaların da olması gerekir. Başarısız da olabilir insan, planları da aksayabilir. Sorumlu olduğu kadar, tembellik de yapabilir. Ufak molalara da ihtiyaç duyabilir, devam etmek için soluklanmak gerekir. Gerektiğinde sevip, gerektiğinde bırakabilir. Yaşaması gereken bir acı varsa yaşayabilir, yaşamalıdır. Öfkelenebilir, korkabilir, kaygı duyabilir. Bazen dağınık kalması daha iyidir. Ve insan her şeyle baş edemez ama kendiyle baş edebilir. Bu nedenle kendinizi duygularınızı rahatça yaşamak, doğru düşünmek ve davranmak, daha sağlam adımlar atmak, daha iyi bir siz yaratmak için ufakça kontrol edin.
Hiç yorum yok: