Ads Top

Takıntılarla Başa Çıkmak


 


Takıntı, kişinin zihninden atmakta güçlük yaşadığı, duygu, düşünce kontrolünü zorlaştıran, yaşantıyı ve davranışları etkileyen, tekrarlayan düşüncelerdir. Bu düşünceler kişiyi rahatsız eden, kişi rahatsızlığının farkında olmasına rağmen engelleyemediği, düşüncelerin kişi üzerinde kontrol sağladığı aslında işlevsiz ve zarar veren düşüncelerdir. Bazı takıntılı düşünceler yalnızca düşünce boyutundayken, bazıları ise düşünce ile beraber davranış boyutundadır. 


Takıntılı düşünceler günlük yaşamı, aktiviteleri, insan ilişkilerini aksatan; kişinin sınırlı bir hayat içinde ve sınırlı düşüncelerde kalmasına sebep olan düşüncelerdir. Kişinin takıntılı düşüncelerini kontrol etme isteği düşünceye daha fazla odaklanılmasına sebep olarak, takıntının boyutunu büyütür ve başka alanlara sıçramasına sebep olur. Kişi takıntı ile başa çıkmaya çalışsa da görmezden gelemediği için takıntının ortaya çıkardığı davranışları da engellemek de güçlük çeker. 


Her düşünce ya da düşünme eylemi takıntılı düşünce değildir. Düşünmek insan olmanın doğal bir gerekliliğidir. Bu nedenle takıntılı düşünceleri normal düşünme eyleminden ayıran farklar vardır. Takıntılı düşünceler insanın istemi dışında, sıklıkla akla gelen düşüncelerdir. Herhangi bir duruma, probleme bağlı olmadan ortaya çıkan, kişide kaygı, korku, öfke, üzüntü gibi duygulara sebep olan, rahatsız eden düşüncelerdir. Kişi bu düşüncelere direnmeye çalışır, ancak direnmekte de, kontrol etmekte de zorlanır. Çoğu takıntılı düşünceler kişinin değerlerine, kişiliğine, hedeflerine aykırı düşüncelerdir ve kişi bu düşünceleri davranışa dönüştürmemek için kendi ile sürekli bir mücadele içindedir. 


Takıntılı düşünceler kişinin içsel yaşamında bir kısır döngü yaratır. Düşünceyi kontrol etme isteği, ancak kontrol edememe yoğun kaygı yaratır. Kaygı kişide daha fazla kontrol isteği yaratır ve daha fazla kontrol daha fazla kaygıya sebep olur. 


Takıntılar kişinin o anki yaşamında var olsa da, o zamanki boyuta gelene kadar geçmiş olduğu yaşantılar ve zihinsel süreçler vardır. Yani takıntıların kişinin kişiliğinde edindiği bir yer vardır ve zamanla sadece büyüyüp daha kontrolsüz bir hale gelmiştir. Bu nedenle anlaşılması gereken ilk şey bu takıntılı düşüncelerin, kişinin kişiliğinde ne anlama geldiği ve neyin bir yansıması olduğudur. İkinci olarak takıntılı düşüncenin kişiyi en çok rahatsız eden yanının ne olduğu anlaşılmalıdır. Takıntılı düşüncenin varlığı bir rahatsızlıktır. Ancak bu düşüncenin kişinin yaşantısına, ahlaki değerlerine, doğrularına ters bir yönde yansıması aslında kişiyi asıl rahatsız eden ve sürekli kontrole iten şeydir. Bu sebeple takının varlığına değil, takıntının yarattığı rahatsız eden sebebe odaklanmak gerekir. 


Takıntılar gerçekliği olmayan, gerçekliği olsa da geçekliğin abartıldığı mantık dışı düşüncelerdir. Olayların hatalı yorumlanmasından kaynaklı olarak kesin yargılar içerir. Bu nedenle kişi kendini düşüncenin mantıksızlığına, önemsizliğine ikna etmelidir. Var olan bu düşüncenin aslında kişinin yaşantısını, davranışlarını etkileyecek bir boyutta olmadığına, kişinin kendisinin bu düşünceye verdiği önemden dolayı etkilediğine ikna etmelidir. Aynı zamanda oluşan düşüncelerin kişinin zihninin ürünü olan yararsız düşünceler olduğunu, düşüncelerin kişiyi değil kişinin duygu, düşünce ve davranışlarını yönetebileceğini kabul etmesi gerekir. 


Takıntılı düşüncelere durdurmaya çabalarken neden bu düşüncelere sahip olduğumuz için kendimize yönelik bir eleştiri değil, düşüncenin kendisine yönelik bir eleştiri yapılmalıdır. Her insanın aslında aklına gelen, üzerine düşündüğü absürt, anlamsız düşünceleri vardır. Ancak beklenen bu düşüncenin anlık akla gelip daha sonra görmezden gelinmesidir. Bu nedenle düşünceyi durdurmak, düşüncenin mantık dışı olduğuna ikna olmak adına, düşünceye yönelik eleştiri yapılmalıdır.


Takıntılı düşüncelerin yarattığı kesin yargıları kırmak için kesin yargılar olasılıkla değiştirilmelidir. Herhangi bir durumun kesin sonuç yaratmayacağının, sonucu yaratanın zihnimiz, o anki düşüncelerimiz olduğunun farkına varılmalıdır. Bu nedenle düşüncelerle ya da olaylarla ilgili hüküm verirken, yalnızca olabilme ihtimali değerlendirilmelidir. 


Takıntılı düşünceden kaçınmaya çalışmak, düşünceyi ve yarattığı kaygıyı daha fazla tetikleyeceği için, kaçınmak yerine düşünce ile yüzleşilmelidir. Kişi neden düşündüğünün, düşünceyi zihninde nasıl düşündüğünün, düşüncenin oluşturduğu duyguların, düşüncenin günlük yaşamına yansımalarının, bu düşünce gerçekleşse nasıl sonuçlar yaratacağının, takıntılı düşüncelerin olmak istediği insana aykırı olduğunun üzerine düşünüp, takıntıları ile yüzleşmeli, kendini buna zorlamalıdır. Yüzleşme kişi üzerinde sıkıntı ve baskı yaratsa da, yararsız düşünceleri yararlı düşüncelerle değiştirmek için yüzleşmeye devam edilmelidir. 


  

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.