Kabul ve Kararlılık
Arkadaşlık ilişkilerimizi bize iyi gelen insanla sürdürmek, eş seçiminde doğru insanı bulma arzusu, meslek seçiminde yaşam boyu sürdürülebilecek mesleği seçmek, aktivitelerde kendimizi ruhen ve bedenen iyi hissettirecek aktivitelere yönelmek, aile ilişkilerinde daha iyi bağlar kurma ya da var olan bağları sürdürme isteği aslında hepsi mutlu olma isteğinin sonuçlarıdır.
Mutluluk stabil bir durum değildir. Hem ömür boyu sürdürülebilir hem de zaman zaman sekteye uğrayabilir. Olumlu olanı sürdürmenin yanında, olumsuz duygu, düşünce ve yaşantılar da hayatın gerçeği, her an deneyimleyebileceğimiz ve mutlu olma eylemini bir süreliğine duraksatan durumlardır. Ancak duraksayan durumları yeniden devam ettirmek insanın benliğini ve hayatını nasıl yönlendirdiği ile ilgilidir. Ve bu noktada devreye kabul ve kararlılık girmektedir.
Kabul ve kararlılık kaçındığımız duygu, düşünce ve yaşantıların farkındalığını sağlamaktır. Benliğimizin farklı yönlerini keşfetmek ve geliştirmektir. Zorlu, acı verici, bir süreliğine gerilim yaratan olayların ardından devam etmeyi sağlayan mekanizmadır.
Her olayın insanda yarattığı etki ve gerilim birbirinden farklıdır. Dolayısıyla her olayın kabullenilme süresi ve aşamaları da birbirinden farklıdır. Bu aşamaları sağlıklı bir şekilde atlatabilme noktasında kararlılık devreye girer. Bu nedenle kabul ve kararlılık birlikte işleyen mekanizmalardır.
Kabul ve kararlılık o ana odaklı olarak işler. Ne geçmiş yaşantıları görmezden gelmektir ne de gelecek kaygıları. Ancak anda kalarak geçmişteki zorlu yaşantıları kabullenip, benliğimize zarar veren yanlarını, yararlı olanla değiştirip geleceğe taşımamızı sağlar. Geçmiş yaşantılara odaklı olarak yaşamak, geçmişten bağımsızlaşamamak, bugünkü isteklerin, hislerin, güzel yanların, mutlulukların farkına varamamaktır. Yani asıl olan benliği keşfedememektir. Geçmiş yaşantılar her ne kadar önemli olsa da asıl olan yaşadığımız andır. Bugünkü yaşantılara ve benliğimize odaklanmadığımız takdirde, gelecekte de elimizde kalacak şey odaklandığımız geçmişimizdir.
Düşünme eylemi insan olmanın bir parçasıdır. Çoğu insan düşünmeyi bir problem olarak görüp, bunlardan sıyrılmanın yolunu arar. Oysa problem olan düşünmek değil nasıl düşündüğümüzdür. Burada devreye ayrıştırma girer. Ayrıştırma bizim için şu an gerekli olmayan, bize yarar sağlamayan, düşünme eyleminin aynı çember içinde dönüp durmasına sebep olan düşünceleri, bize o anda yarar sağlayacak düşüncelerden ayrıştırıp, yararlı olanla yer değiştirmektir. Neyi nasıl düşündüğümüz, alıştığımız düşünme eyleminin bize yansımasıdır. Zihnimizden geçen düşünceleri dinleyip bulmak, o düşüncenin o anki faydasını ölçmek, faydasız olan düşünce bir yaşantıdan kaynaklıysa öncelikle yaşantıyı kabullenip, dikkatimizi o düşünce yerine yeni olmak istediğimiz insana, yapmak istediklerimize dair bir düşünceye vermek ve yeni düşünceyi alışkanlık haline getirme noktasında kararlı olmak gerekir.
Yaşantılar ve eylemler basite indirgenecek veya sadece telkin ve tavsiyelerle yönetilecek durumlar değildir. Nasıl bir ben olmak istediğimiz ve nasıl bir ben olduğumuz yalnızca kendimizin bildiği ve yaşam boyu gözlemleyebileceği bir durumdur. Hayat genel olarak seçimlerin sonuçlarıdır. Gerek benliğimiz gerekse ileride yaşayacaklarımız yine bizim seçimlerimizin sonuçlarıdır.
Hayat akışı içinde duyguların, düşüncelerin ve dolayısıyla davranışların değişimine, olağan akışı yaşamaya izin vermek yine insanın seçebileceği bir durumdur. İnsan nerede nasıl hissettiğine, nasıl düşündüğüne, neyin ona zarar verdiğine, hayatında nelerin aksadığına, neyi yanlış yaptığına asıl olarak kendini gözlemleyerek, kendini dinleyerek karar verip değiştirebilir. Bu nedenle öncelikle değiştirilmesi gereken ve değiştirilmesi olanaklı olmayan durumları kabul edip, değişim noktasında kararlı olmak gerekir.
Hiç yorum yok: