Kendi İle Çatışan İnsan
KENDİ İLE ÇATIŞAN İNSAN
İnsanın en büyük savaşı kendiyledir. Bazı insanlar bu savaşın galibi olurken, bazı insanlar kendi kendilerine mağlup olur ve ortaya bitmek bilmeyen çatışmaları kalır. Ne ile neden savaştığını bilmese de yardım alana kadar bu savaş sürer gider. Aslında geçmişi, büyütülme şekli, geçmişin ve deneyimlerinin kendine yansımaları ile çatışıyordur. Ancak çatışmaları bugününe yansır ve ortaya kendi içinde özgürleşemeyen, kalıplarından çıkamayan bir insan çıkar. Çatışmaları o kadar büyüktür ki kendini sevmekte ve kabul etmekte çok zorlanır. Kimi zaman kendinden nefret eder. Hayata bakış açısında bir kısır döngü ve negatiflik hakimdir. İyi günün sonunda bile kendini suçlayacak bir sebep bulabilir. Kendine, yaşantılarına olan odağı belli bir zaman sonra kişiyi kurban psikolojisine sokar ve en basit olay bile kişide kırılmalara, yanlış anlaşılmalara sebep olur. Kişinin negatif, olayları olduğundan daha büyük görme, yaşantılarında kötüyü bulup çıkarma becerisi belli bir zaman sonra diğer insanlarla da sessiz çatışmalarına sebep olur. Kişi kendi değerini belirlemek adına diğer insanların onayına ihtiyaç duyarken, bu onayı artık alamamaya başlar ve çatışmaları büyür.
Bu çatışmaların birçok sebebi olabilir. Kişinin büyüme döneminde çok fazla eleştiriye, baskıya maruz kalması, aile bireylerinden doğru sevgiyi, teması alamaması kişide sevilmeye değer olmadığına, başarısızlık inancına sebep olmuş ve kişi bu inancı hayatının geneline yaymış olabilir.
Yine büyüme dönemlerinde fazla otoriter, kuralcı ailelerde baskı, ceza mekanizması ile büyüyen kişilerin yetişkinlik dönemlerinde benlik algısıyla ilgili çatışmaları ortaya çıkabilir.
Kişinin cezadan kaçmak, herhangi bir tepki ile karşılaşmamak adına doğru olmayan, çarpık yollara başvurması, ilerleyen dönemlerinde herhangi bir durumda kötü algılanmamak, sevgiyi kaybetmemek adına kendi istekleri, duyguları dışında hareket etme, olayları olduğundan farklı yorumlamasına sebep olabilir.
Çocukluk dönemleri ne kadar önemli olsa da tek sebep değildir. Kişinin hayatının herhangi bir zamanında yaşadığı olumsuz deneyimler de, kendi ile ilgili yanlış bir algı oluşturmuş ve kişi o algıyı bir daha kıramamış olabilir. Olumsuz deneyimlerin sorumluluğunu kendine yükleme ya da hayata genelleme; kişinin sevme sevilme, başarı, kabul algısında çarpıklıklar yaratmış olabilir.
Kendi ile çatışan insanın en büyük problemi kendini, hayatı algılama biçimi ve bakış açısıdır. Özgüven problemi, sevilmeme, beğenilmeme, başarısızlık inancı, kendini suçlama eğilimi, olumsuza odaklanma, kendini sürekli eleştirme kişinin kendine dair geliştirdiği yanlış inançlarıdır.
Kişinin öncelikle kendini kabullenmesi gerekir. Geçmişinin ya da olumsuz deneyimlerinin onda oluşturduğu özelliklerde tek sorumluluğun kendine ait olmadığını bilmesi gerekir. Kişi odak noktasını, kendinden başka bir noktaya çevirmelidir. Kendi dışında bir anlam arayışına girmelidir. O zamana kadar ki duygu, düşünce ve davranışlar kişide kendi için olumlu çözümler üretmemiştir. Bu nedenle her zaman anlattığından, davrandığından ve yaptığından daha anlamlı amaçlara yönelmelidir. Zihinsel alışkanlıkları, yanlış inançları, sabit düşünce tarzlarını kırmak gerekir. Bir durum karşısında oluşan tek bir bakış açısını birden çok bakış açısına dönüştürmek, alternatif düşünce yolları geliştirmek gerekir. Kişinin değerini kendi ile ölçmesi gerekir. Sonsuz başarı, sevgi, onay olmadığını kabul etmesi gerekir. Çok büyük başarılarda bile başarısızlık olabileceğini, her insan tarafından sevilemeyeceğini, ne kadar doğru işler yapsa da birilerine yanlış geleceğini bilmesi ve kabul etmesi gerekir. Kişinin kendi ile barışması ve bu barışı nasıl yapacağını bilmiyorsa bir uzmana danışması gerekir.
Hiç yorum yok: