Ads Top

Sağlıklı Oluşturulamayan Kişisel Sınırlar

 


sağlıklı oluşturulamayan kişisel sınırlar


Bir önceki yazımda kişisel sınırların neden önemli olduğundan bahsetmiştim. Bahsedilen sınırlar kişiye yarar ve koruma sağlayan, güvenli bir alan oluşturan, birey olma, ben olma duygusunu pekiştiren sağlıklı sınırlardı. Ancak kişiliğimizin bir parçası olan sınırlar, her zaman sağlıklı ve güvenli olmayabilir. Bir çizgide yürümeyi sağlamak yerine, bir noktada durmaya sebep olabilir. Aşılması gereken ancak aşılamayan, kişiyi bir çerçeveye sokan ve bu çerçeveden çıkmasını engelleyen, benliğine ket vuran sınırlar da olabilir.


Sınırlar insanın yaşantıları, deneyimleri, algıları, bakış açısı sonucu oluşan değerleridir. Bu değerleri oluşturan deneyimler her zaman olumlu olmayacağı gibi deneyimlerin oluşturduğu bakış açısı da her zaman olumlu olmayabilir. Kişinin yaşadığı güvensizlikler güvensiz sınırlara, sevgisizlik insan ilişkileri bağlamında duyguları engelleyen sınırlara, baskı ve şiddet reddedici sınırlara, bağımlılıklar bağlılığı etkileyen sınırlara ve daha niceleri, yanlış yerde yanlış konulan sınırlara sebep olabilir. 

 

Tam tersi olarak sınır koyamamaya da sebep olabilir. Yalnız kalmamak adına kendini adama, sevgiyi kaybetmemek için boyun eğme, suçlu hissetmemek için hayır diyememe, zamanı kendinden çok diğer insanların duygu ve ihtiyaçlarına ayırma, kendi isteklerini göz ardı ederek davranma yine sağlıksız sınırların yarattığı sınır koyamamadır. 

 

Sağlıklı sınırlar kişinin benliğini kuvvetlendirirken, sağlıksız sınırlar kişinin kendi duyguları dahilinde davranmasını engelleyen, isteklerini baskılayan, bakış açısını sınırlayan, yani 'ben' olamaya ket vuran, kişinin kendini tanımasına engel olan bir durumdur.

 

Çocukluk yaşantılarında anne ve babası ile sağlıklı bağlar kuramayan, sevginin otorite ve baskı ile gösterildiği, davranışlarında engellenen ve yapmak, devam etmek zorunda oldukları ile yetişen bir birey düşünelim. Kendine ve hayata dair sınırları oluşmakta, ancak oluşan bu sınırlar kendisinin belirlediği değil, ebeveynlerinin belirlediği sınırlar olmakta. Kişinin büyürken kendini sınırladığı veya sınırlamaya mecbur bırakıldığı davranışlar aslında kişinin potansiyelini, var olduğu insanı, yeteneklerini sınırlayan, belli bir kalıba sokan davranışlardır. Kişinin sevgi ve güven bağını yaşamın ilk dönemlerinde doğru şekilde alamaması, sevmek, sevilmek ve güvenmek ile ilgili, duygulara engel olan, hisleri bastırmaya yönelik sınırlara sebep olan değerler yaratabilir. Aynı insanın yetişkinlik döneminde olumsuz sonuçlanan, terk edilme, aldatılma veya buna benzer bir durumla olumsuz sonuçlanan bir ilişki deneyimi olduğunu varsayalım. Kişinin çocukluk döneminde tam anlamıyla kurulamamış sevgi ve güven bağı yetişkinlik döneminde tekrardan hasar almış. Kişi olumsuz deneyimlerine dayanarak, seversem zarar görürüm, kendimi adarsam güçsüz ve zayıf olurum, aldanırım gibi sınırlar yaratabilir. Bu sınır kişinin romantik ilişki yaşamasını engelleyen, yaşasa da bir noktada tıkanmasına, ileriye gidemeyen, kendini durduran, istek ve arzularını istediği insanla, hissettiği şekilde yaşamasına engel olan sınırlar yaratabilir. 


Katı sınırlarda kişi kendi doğru ve düşüncelerine göre hareket eder, ancak eylemlerinde aşırı kontrol, engelleme ve kendini baskılama vardır. Kişinin doğruları sabittir. Bunu yaparsam böyle olur tarzında keskin bir düşünce yapısı, bu sebeple kendini garantiye alabileceği konular haricinde bir kaçış hakimdir. Kişinin doğrularını ve sınırlarını yaşadığı olumsuz deneyimlere göre oluşturması, farklı olay, insan ve durumlarda da aynı sert sınırlarla hareket etmesine sebep olur. Zarardan kaçınmak adına kaçan, uzak, mesafeli bir duruş, verici olmayan bir tutum hakimdir. Katı sınırlarda kişi kendini tam olarak açmayacağı, açık bir iletişim kurmayacağı, hissettiklerini söylemekten, göstermekten uzak duracağı için  insan ilişkileri, özellikle romantik ilişkiler oldukça zorlaşır.  Kişinin istekleri ile eylemlerinin çakışması, ilişkide bulunduğu insanlarla aldığı kadar vermeme gibi, alma verme dengesinin çakışması, kişiyi hem kendi içinde hem de dış dünyada çatışmalara sürükler. 


Katı sınırların tam tersi olarak yalnız kalma, terk edilme korkusu geliştiren bir insanın sınır koyma davranışında zorlandığını düşünelim. Kişinin gözünde sınır koymak, diğer insanların öfkesine, reddedilmeye, sevginin kaybedilmesine sebep olabilecek bir davranış. Bu nedenle reddetmede, hayır demekte zorlanma, boyun eğme eğilimi görülebilir. Diğer insanların bakış açısının büyük önem taşıması, davranışlarını insanlara göre yönlendirmeyi, gereğinden fazla yardım etme ve iyilik yapma, insanların kötü düşünmemesi adına kendini sürekli açıklama, davranışların, olayların nedenini uzun uzun anlatma gibi kişiyi kendi benliğinden uzaklaştıran davranışlara itebilir. Sınır koyamamak kişiyi kendi içinde rahatsız etse de, diğer insanlara karşı iyi hissettiren bir davranışa dönüşür. 


Geçirgen sınırlar, karakterin, duyguların sömürülmesine izin veren sınırlardır. Katı sınırların tam tersi olarak kişinin kendini gereğinden fazla açması, aşırı verici rolünde olması diğer insanlar tarafından kişiyi kullanılmaya, zarar görmeye ve müdahaleye açık bir hale iter. Diğer insanları memnun etmeye yönelik tutum özellikle romantik ilişkilerde kişinin isteklerini göz ardı ederek partnerinin isteklerine yoğunlaşması, kişiyi manipülasyona ve geri planda bırakılmaya iten bir durumdur. 


Sınırlar sağlıklı oluşturulamadığı takdirde her iki durumda da kişiye zarar verir. Kişinin sorumluluk almaktan kaçınması ya da gereğinden fazla sorumluluk alması, yakın ilişki kurmaması ya da aşırı yakın ilişkiler kurması, sert bir duruş sergilemesi ya da bir duruş sergileyememesi, kendi isteklerinden ödün vermemesi ya da aşırı ödün vermesi, kurban psikolojisinden çıkmaması ya da kurban olabileceği bir role asla girmemesi. Her iki uçta dengeleri bozan, uyumu zorlaştıran, kişinin kendi iç dünyasını görmezden geldiği, isteklerinden uzaklaştıran güvensiz sınırlardır. Sınırlar önemlidir anacak, kişiyi iç dünyasında özgür bıraktığı sürece güvenlidir.




 



Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.