Ads Top

İnsan İlişkilerine Çözüm Bulmak Adına Geliştirilen İhtiyaçlar

 

İnsan İlişkilerine Çözüm Bulmak Adına Geliştirilen İhtiyaçlar


Etrafımıza baktığımızda birbirinden çok farklı yapılarda insanlar görürüz. Kimi insan diğer insanların sevgi ve onayını almaya ihtiyaç duyar ve başkalarını hoşnut etmek için onların isteklerine göre davranır. Kimi insan için güç kazanmak önemlidir ve bu güce başkalarını küçük düşürerek zayıf insanları dışlayarak ulaşmaya çalışır. Kimisi ise başkalarını sömürmek onları çıkarları doğrultusunda kullanmak ister. Kimi insan başkalarının hayranlığını kazanmak için kimisi kusursuz olmak için yaşar. Kimi insan yaşamını tek başına yönetemeyeceğini düşünerek yanında sürekli bir insanın varlığına ihtiyaç duyar. Kimisi bağımsızlık ve kendine yeterli olma düşüncesi ile kendini bir sınır içinde tutar ve istemsizce yalnızlaşır.  


Bütün bu saydığımız ihtiyaçlar her ne kadar mantık dışı görünüp ihtiyaç dediğimizde kulağımıza farklı gelse de zamanla çoğu insan için yemek yemek, uyumak gibi bir ihtiyaca dönüşüp insanın hayatında yerini alır. Elbette bu ihtiyaçların gelişmesinde insanın kendisi tek başına sorumlu değildir. İnsanın büyürken ailesine, çevresine dair gözlemleri sonucunda; insan ilişkilerinin sorun çözme becerilerinin yanlış şekillenmesi, sevgi, onay, güven kavramlarının insanın varlığına değil bir şarta bağlıymış gibi yerleşmesi sonucu ortaya çıkarlar. Çünkü insan bir aile ve çevrede büyür. Doğup büyüdüğü aileden tamamen bağımsızlaşıp yepyeni bir karakter ortaya koyabilmek, aile ilişkilerinden, ebeveyn davranışlarından hiç etkilenmeden büyümek, çevrenin, arkadaş ilişkilerinin etkilerinden tamamen sıyrılmak her insan için mümkün değildir.


Yaşamın ilk yıllarında, çocukluk döneminde daha edilgen bir yapıda etrafımızda olup bitenlerin pek farkında değilmiş gibi görünsek de bakmadıklarımızı görür, dinlemediklerimizi duyar ve yaşananları kendi içimizde anlamlandırırız. Bu anlamlandırmalar bizim nasıl düşündüğümüzü, nasıl davrandığımızı olaylara bakış açımızı ve çözüm yöntemlerimizi etkiler. Bahsettiğimiz ihtiyaçlar başlangıçta hayatımızda bir ihtiyaç olarak yer almazlar. Yaşamın ilk yıllarına, çocukluğa dair gözlemlerimizi büyürken olduğu haliyle pekiştirdikçe, kendimize olaylara başka bir perspektiften bakma becerisi kazandırmadıkça, bakış açımızı değiştirip geliştirip, kendi içimize dönüp potansiyelimize odaklanmadıkça geçmişin sınırlı dünyasında oluşturduğumuz bu ihtiyaçlar kişiliğimizin bir parçası haline gelir.


İnsan ilişkilerine çözüm bulmak amacıyla ve sevgi, onay, güç, özgürlük, güzellik, başarı gibi kavramların yanlış ölçütlerle sınanması sonucunda geliştirilen bu ihtiyaçlar, zamanla ilişkileri ketleyen, insanın yaşamını sınırlayan yaşantılara dönüşebilir. Aslında ihtiyaçlara baktığımızda her birinin bir sorun içerdiğini görebiliriz. Ancak bu ihtiyaçlara sahip insan ihtiyaçları olması gerekenmiş gibi kendini yetiştirdiği için bunu bir sorun olarak görmeyebilir ya da farkında olsa da sorunu tanımlayamayabilir ve çözümün bilincinde olmayabilir.


İhtiyaçlara tek tek baktığımızda her birinin bir kalıp yargıyı içerdiğini görebiliriz. İnsanların isteklerine göre davranırsam onları hoşnut eder ve daha fazla sevgi görür, onaylanırım yargısı içinde insanın kendi onayını kaybetmesi gibi. Kusursuzluk, mükemmellik gibi yargıların en küçük bir pürüzde insanın baş etme yetilerini elinden alması gibi. Güç kazanma yargısı ile insan ilişkilerinin, duyguların önemini yitirip hırsların önemsenmesi gibi. Saygınlık ve hayranlık kazanmak adına kendi değerlendirmemizi diğer insanların eline bırakmak gibi.


Aslında temel olan insanın gerçek duygu ve isteklerinin farkına vararak, kendi değer yargılarını oluşturarak yani içsel bağımsızlığını kazanarak davranışlarını kendi içinde onaylamasıdır. Davranışlarının kendi isteklerine ve benliğine ters düşmeden, öznel yaşantısında benliği ile yaşam tarzının çatışmaması, istek ve beklentilerini göz ardı etmemesi, tolerans, iyilik ve fedakarlık gibi kavramları ölçülü ve kendi sınırlarını aşmayacak şekilde kişiliğine adapte edebilmesidir. Kendi kararlarını kendi verip, sonuçlarını kabul etmesi, olaylara yön verebilmesi yani hayatının sorumluluğunu alabilmesidir. Duygularını fark etmesi, kabul etmesi, dile getirebilmesi, denetleyebilmesi ve o anki duruma uygun olarak içinden geldiğinde yaşayabilmesidir. Bu özellikler bir arada toplanarak insanın önce kendine değer vermesi, kendini önemsemesi sağlandığında, kendi potansiyelini fark edip, kendini tanıma aşamaları tamamlandığında bu mantık dışı ihtiyaçlar ortadan kalkarak, gerçek ihtiyaçların ortaya çıkmasını sağlayacaktır. 


İhtiyaçlar olarak başlık atsam da bu ihtiyaçlardan psikolojide nevrotik, mantık dışı ihtiyaçlar olarak söz edilir. Büyüdüğümüz aile, ebeveyn davranışları ve çevre elbette her insan için önem taşır. Her insan üzerinde farklı izleri, karakterine farklı yansımaları vardır. İhtiyaçların oluşmasında kişinin kendi tek başına sorumlu değildir desem de ihtiyaçların çözümlenmesinde sağlıklı bir kişilik yapısı oluşturulmasında insanın kendi sorumludur. Bunu hayatının sorumluluğunu almak gibi düşünebiliriz. Elbette ki hiç kimse geçmişinden ve travmalarından bağımsız değildir. Ancak geçmişi hayatın her anında yeniden yaşamak, geçmişten bağımsızlaşamamak yenilikten korkmak, sorumluluk almamaktır. Travmasız bir insan, geçmişinde dört dörtlük büyütülmüş bir insan düşünemeyiz, ancak geçmişiyle başa çıkmış kendine yeni bir benlik yaratmış, başa çıkma mekanizmalarını geliştirmiş, kendi hayatına odaklı, benliğini ve yaşamak istediği hayatı önemseyen insan düşünebiliriz. 


Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.