Ads Top

Güçlü Görünme Zorunluluğu Güçlü Olmak Mıdır?

 


Güçlü Görünmek Güçlü Olmak Mıdır?


Güçlü görünmek gerçekten güçlü olmak, her zaman güçlü kalmak mıdır? Yoksa içsel güçsüzlüğün örtülmesi midir? Acı çekmemek, üzüntü duymamak mıdır? Yoksa üzüntünün, acının en derinden yaşanan hali midir? Her zorluğun üstesinden gelmeyi, zarardan korunmayı mı sağlar? Yoksa dışarıya karşı bir kalkan, ama iç dünyada yaşanan bir kaos mudur? Desteğe ihtiyaç duymamak, hiçbir şeyden etkilenmemek midir? Yoksa içinde yardım çığlığı atarken, yardım istemekten korkmak mıdır? Güçlü görünmek duyguların dengeli kontrolü müdür? Yoksa duyguların bastırılması gerektiğinin hissedildiği, robotik bir kontrol müdür?


İnsan doğası gereği güçsüz ve bakıma muhtaç olarak doğar. Belli bir yaşa, hayatını tek başına devam ettirebilecek konuma gelene kadar bakım verenlerinin yardımına ihtiyacı vardır. Tek başına devam edeceği zamanki potansiyeli, bakış açısı, karakter yapısı ise bağımsız olana kadar yaşadığı süreçlerle ilgilidir. Güçlü olmak karakter yapısı ve  yaşamsal deneyimlerle ilgili olup, fiziksel özellikler ve maddi yapı bu karaktere yalnızca ek olabilecek özelliklerdir. Fiziksel anlamda çok güzel, çekici olmak ya da maddi olarak çok iyi bir konuma sahip olmak kişiyi içsel anlamda güçlü kılmaz. Bedensel ve ruhsal olarak kendine uygun olanı seçebilme, mantıklı, yarar sağlayan kararlar alabilme, duygu ve düşüncelerin dengeli kontrolü, gerektiğinde devam edebilme, gerektiğinde ise bırakabilme, kendini ve hayatını yönetebilme, yönlendirebilme, sağlıklı sınırlar çizebilme becerisi kişiyi güçlü kılar.


Güçlü olmak aslında hayatımız üzerindeki güç ve kontrolün dış etkenlerden bağımsız olarak, bizim elimizde olmasını ifade eder. Kişinin ruhunu hem kendine zarar vermeyecek ölçüde hem de 'ama' diye başlayan bahane cümlelerinden arındırarak özgür bırakabilmesidir. Ancak gücü bir zorunluluk olarak karakterimizin bir parçası yapmaya çalışmak, bize yakışmayan, bedenimize hiç uymayan bir kıyafeti giymek gibidir. Karakter ile içselleştirilemeyen güç, hayatı ve yaşamak istenenleri sınırlayan, kontrolün gereğinden fazla kullanıldığı, sağlıklı sınır koyma davranışı yerine sınırlayan, kişiyi çerçeveye sokan bir tutumdur. 


Güçlü görünme zorunluluğu, güçlü bir yapıya ve karakter özelliklerine sahip olmaktan çok, zayıf olan ya da geçmişte hasar almış yönlerin örtülmesi, yeni hasarların oluşumunun engellenmesi adına kullanılan bir savunma mekanizmasıdır. Çoğunlukla güçsüz olarak görülen yanların dışarıya yansıtılmaması adına takılan bir maskedir. Dışa yansıtılmak istenmeyen içsel çatışmaların, kişinin kendi ile savaşının, duygu kontrolünün, bastırılmaya çalışılan duygu, düşünce ve davranışların ve dolayısıyla iyileştirilmesi gereken yanların varlığına işaret eder.


Kişi yaşadığı üzüntüyü, kaygıyı, korkuyu, tıkanmışlığı, yorgunluğu düşüncelerine hapsederek dışarıdan saklamaya çalışır. Yardıma en ihtiyaç duyduğu zamanda bile zayıf görünmemek adına isteyeceği yardımı maddi dünya ile sınırlar. Manevi dünyada yani içsel olarak hissedilenlerle ilgili istenecek yardım, duyguları, zaafları, çatışmaları ortaya çıkaracağı, kişi güçlü görünümünü yitireceği düşüncesi ile yardım istemek yanlış bir davranış olarak görülür. 


Kontrol benim elimde olmalı düşüncesi, kişinin sınırlı düşüncelerle kendini programlamasına, böylece kendinden ve duygularından uzaklaşmasına sebep olur. Bir olay karşısında ya da bir insana karşı kontrolü kaybettirecek duyguların hissedilmesi, kişinin içten içe istekleri olsa da, duyguları yaşamanın zayıflık olarak görülmesi, hissedilenlerle düşünceler arasında kavga yaratır. Bu durum yaşanmak istenenler ile sarsılmaması gereken otoritenin içsel çatışmasıdır.


Güçlü görünme zorunluluğu zamanla alışılan ve benliğin bir parçası haline gelen, aslında kişi üzerinde yük yaratan bir durumdur. Desteğe en ihtiyaç duyulan zamanda yalnız yürümeye çalışmak, insanları belli bir noktaya kadar hayata dahil edebilmek, gerçek duygu ve düşünceleri sürekli baskı altında tutmak, üzgün hissedildiğinde etkilenmemiş gibi görünmek, yorgun, tükenmiş hissedilen zamanlarda ruhu dinlendirmeye, kendini dinlemeye fırsat vermemek, içerde biriken ancak ifade edilmeyen düşünceler, kişinin enerjisini tüketen, stresi ve ruhsal problemleri artıran, sürekli öfke ve gerginliğe sebep olan durumlardır.


Güçlü görünme zorunluluğu aslında zarar görmemek adına kullanılan bir savunma mekanizmasıdır. Anlatsam da insanlar beni anlamaz, yardım istesem bu yardım bana karşı kullanılabilir, sevgimi belli edersem kırılıp, üzülebilirim, güçsüz görünürsem insanlar beni reddedebilir, aşağılayabilir, güçlü durmalıyım çünkü ailemin bana ihtiyacı var gibi düşünceler ile kişinin kendini savunmaya almasıdır. Aslında bu savunma duyguları anlaşılmamış, köreltilmiş, duygularını ifade edememiş, suçlanıp, azarlanmış, destek görmemiş, bir şeyleri kendi kendine deneme yanılma yoluyla öğrenmiş, ihmal edilmiş bir çocukluğun yetişkinliğe yansımasıdır. 


İnsan hiçbir zaman hiçbir şeye mecbur değildir. Güçlü olmak önemlidir. Ancak sürekli bir mecburiyet değildir. İnsanın hissettiklerinin dışarıdan görülmesi zayıflık değil, hissedilenlerin yaşanabilmesidir. Yardım istemek acizlik değil, insan olmanın bir gereğidir. Acı çekmek, üzülmek zaaf değil, hala hissedebilir olmanın göstergesidir. İnsan, diğer insanların ne düşüneceğinden bağımsızlaşmadığı sürece, kendi içinde de bağımsızlaşması mümkün değildir. İçsel dünyamızda zararlı gördüğümüz durumlara karşı önlem almak gereklidir, ancak içsel dünyamızı, karakterimizi olası zararlara karşı şekillendirmek kendimizi baskılamak, sınırlandırmaktır. Ve insan kendi içinde özgürleşemediği sürece güçlü değildir. 










      



Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.