Sevgisiz Büyümüş İnsan
Aile yaşantıları temel duygusal bağların kurulduğu, geliştirildiği, devam ettirildiği ve yetişkinlikte kurulan duygusal bağların temelini oluşturan ortamdır. İlk defa sevgi bağının kurulduğu, güven duygusunun kazanıldığı, bağlılık geliştirildiği ve insan ilişkilerinin başladığı yerdir. Gelecek yaşantıların tamamını etkilemese de aile yaşantıları, kişinin karakterinin bir noktasında kendini gösterir. Özellikle çocukluk döneminde olumsuz aile yaşantıları, ebeveynlerle sağlıklı kurulamayan bağlar kişinin duygusal altyapısında sarsıntı yarattığından, kişinin sonraki duygusal ve genel insan ilişkilerinde, kendine olan bakış açısında, özgüveninde, değer ve başarı algısında da sarsıntılar yaratabilmektedir.
Her bireyin aile yaşantıları farklı olabileceği gibi bunların kişinin karakterine yansıma biçimleri de farklıdır. Kişinin bu yaşantıları nasıl yorumlayıp, biçimlendirdiği, kendine ve hayatına nasıl yansıttığına göre değişir. Bu yazımızda sevgisiz büyümenin kişinin yaşantısına olumsuz yansımaları üzerinde duracağız.
Sevgisizlik kendini sevilmeme, reddedilme, kabul görmeme olarak gösterebileceği gibi; sevginin yanlış gösterildiği yaşantılar da kişinin sevgisizlik temelli büyümesine neden olabilir. Büyüme döneminde çocuğun temel ihtiyacı olan sevgi, temas, korunma, güvende olma duygularının tam olarak yerleşmemesi ya da yanlış yerleşmesi özellikle kişinin ailesinden sonra kurduğu özel bağlarında, yakın ilişkilerinde kendini daha çok göstermektedir. Romantik ilişkiler aile ilişkilerinde olduğu gibi derinden bağlar gerektirdiği için, aile ilişkilerinin devamının, yansımasının bu ilişkilerde görülmesi çok daha olasıdır.
Çocukluk döneminde sevgi bağını kuramayan bireyler, yetişkinlik döneminde de sevgi bağı kuramama veya bu bağı devam ettirme noktasında problemler yaşayabilmektedir. Temel sevgi ve güveni ebeveynlerinden alması gereken ancak alamayan kişi, duygusal ilişkilerinde de yalnız bırakılacağı, sevgi görmeyeceği, terk edileceği gibi geliştirdiği korkular ile ilişki kurmaktan kaçınabilir. Olumlu giden bir ilişki olsa bile kişinin ilişkinin olumlu yanlarından çok olabilecek olumsuz durumlara odağı kendini olabilecek zararlardan korumak adına bağlılık geliştirmemesi, ilişkiyi sonlandırması için bir sebeptir. Kişi için bu ilişki olumlu sonuçlar doğurabilecek, yürütebileceği bir ilişki olsa da kendi geliştireceği bağlılık, teslimiyet, kendini açma bir noktada kişiye zarar görebileceği, zaaflarının karşısındaki insan tarafından fark edileceği, aynı bağlılığı karşı taraftan göremeyeceği gibi korkularını tetikleyebilir. (İlişkilerde bağlanma korkusu yazıma göz atabilirsiniz)
Sevgisizlik kendini çok yüzeysel ilişkiler olarak da gösterebilir. Kişi derin bağlar kurmaktan kaçınarak, geçirdiği o zamana özgü mutlu olabileceği, sevgi ihtiyacını karşılayabileceği, kendini tatmin edeceği ilişkiler kurabilir. Kalabalık içinde bir yalnızlıktır kişinin geliştirdiği. Sevgi bağı kurmamaya yönelik geliştirdiği bir savunma mekanizmasıdır. Kurulan sevgi bağı kişinin eleştirilmesine, popülerliğini yitirmesine, görmek istediği ilgiyi görememesine sebep olabileceği için yüzeysel ama çok sayıda ilişki kişinin bağ kurmadan sevgi alabilmesini sağlar.
Sevgisizlik, kendini güvensizlik olarak da gösterebilir. Bu aslında temelinde kişinin kendine duyduğu güvenle ilgilidir. Ancak kişinin hayatında, güvenin farklı alanlara yansıması ile kendini gösterir. Kişi çok başarılı bir kariyer hayatına sahip olup, insan ilişkilerinde başarısız olabilir. Kişinin yapacaklarına dair inançsızlık olarak olarak kendini gösterebilir. Ya da kendine bakış açısında çarpıklıklar yaratabilir. İlişki yürütemediğine, başarısız olduğuna, sevilmediğine ve sevilemeyeceğine, değişemeyeceğine dair inançlar geliştirebilir.
Kişi sevgisiz büyüdüğü ortamın aynısını veya yansımalarını bulunduğu ilişkide devam ettirebilir. Gerektiğinde sevgi, gerektiğinde şiddet gibi bir ortamda büyüyen kişi yetişkinlik döneminde de fiziksel veya sözel şiddet eğilimini devam ettirebilir. Özellikle problem çözme aşamasında kişi yıkıcı, agresif bir tavır benimseyebilir. Bu aslında kişinin yaptığı yanlışlar karşısında gördüğü şiddetin, eleştirilerin yansımasıdır. Sinirin, sözel veya fiziksel şiddetin, yıkıcı eleştirilerin normalliğiyle büyütülen bir kişi, bunu kendi hayatında da devam ettirebilir.
Hiç başı okşanmamış birini düşünelim. Yaptıkları gereksiz görülmüş, takdir edilmemiş, desteklenmemiş, temas edilmemiş, doğru yanlış gösterilmeden sadece eleştirilmiş... Sevgiyi gösterme veya yaşama biçimi her zaman yanlış olmasa da, nasıl sevmesi gerektiğini bilmiyor olabilir. Karşıdaki insanı anlaması, doğru sevgi biçimlerini göstermesi için çok yol alması ve istekli olması gerekir. Sevmek, sevilmek kişi için yeni bir deneyim olacağı için değişim noktasında cesur olması gerekir. Karşıdaki insandan saf sevgi görse bile, saf sevginin ne olduğunu bilerek büyümeyen; daha önceden bağırılarak, kızılarak, dinlenmeden, anlaşılmadan büyüyen biri özellikle karmaşık, daha önce gördüğünden, yaşadığından farklı bir durumda tıkanıklık yaşayabilir. Duygu, düşünce ve davranış noktasında yetersiz kalabilir.
Sevgisiz büyümüş bir insanla karşılaştığınızda bırakmak, sürdürmek veya değiştirmeye çabalamak sizin isteğinize bağlı bir durumdur. Sevgili hocam Tuna Tüner'in de dediği gibi hayal kırıklığına katlanamayan ilişkiyi terk eder, kendi hayal kırıklığına katlanabilense ilişkiyi sürdürür.
Hiç yorum yok: