Nasıl Baş Ederiz?
Baş etme kavramı yalnızca uzun süreli veya sürekli stres yaratan durumlarda değil, insanın karakteriyle, bakış açısıyla, yaşam tarzıyla birleştiğinde gerçekten etkili bir hal alabilmektedir. Tek bir olayla nasıl savaşabileceğini zamanla kendiliğinden öğrenebilir insan. Olayın başlangıç süreçleri ne kadar sancılı geçse de zaman içinde alışır, duygu, düşünceleri hafifler, davranışları olağan rutin halini almaya başlar. Ancak bu zamanın getirdiği, olağan sürecin bir parçasıdır. Bunu etkili bir baş etme olarak nitelendirebilmemiz için benzer veya farklı olaylarda da bunu kullanabilmek, mantıksal düşünmeyi kaybetmemek, baş etmek zorunda olma ve toparlanma sürecinin kısalması, stres yaratan durumla baş ederken olağan hayata devam edebilmeyi başarmak gerekir. Yani baş etmeyi hayata ve karakteristik özelliklere empoze etmek, yaşayarak öğrenmenin bir sonucu olarak, bunu her durumda ve her insana karşı kullanabilmeyi beraberinde getirir.
Baş etmenin en temelinde hayatımızın kontrolünün kendi elimizde olması vardır. Kişisel sınırlarımızın diğer insanların dahili olmadan, kendi iyiliğimize göre oluşturulması, hayat akışımızın, insan ilişkilerimizin isteklerimize uygun olması, istek ve beklentilerin seçimlerle uyumlu olması gibi; dışarıdan olumlu yönlendirmeler veya eleştiriler alınabilse de hayatın herhangi bir alanında bir şeye veya insana bağımlılık geliştirmeden kontrolü kişinin kendi elinde tutması gerekir. Çevresel faktörlerin kişinin hayatına baskın geldiği, bir insana, düşünceye, herhangi bir şeye bağımlı olma hali baş etmeyi sınırlayan, geliştirmeyen, yani insanı olduğu formdan farklı bir forma getiremeyen durumlardır. Bu durumlar kişinin olaylara ve insanlara karşı benzer tutumlar sergilemesine, aynı tepkileri göstermesine, farklı olaylar da aynı hisleri yaşamasına sebep olarak, baş etmeyi durağan bir hale getirir.
Beraberinde insanın karakterini belli bir olgunluğa ulaştırması gerekir. Olgunluk her ne kadar yaşanılanların ve yaşın insana kattığı bir durum olsa da olgunluk seviyesi kişinin kendi ile ilgilidir. Yaşayarak öğrenmenin hayatın her alanında bilinçli olarak kullanılması olgunluk seviyesinin artmasıyla, baş etmeyi kendiliğinden hayatın geneline yayar. Vücutta alerjiye sebep olan bir yiyeceğin yenmemesi gibi, hayatımızda da bize iyi gelmeyen bir şeyin tekrara düşmemesi. İnsan asla bir robot değildir. Aynı hatayı tekrarlayabilir, bir şeyi bırakması uzun zaman alabilir, duygu, düşünce, davranışları üzerindeki kontrolü her zaman aynı olmayabilir, süreç gerekebilir. Ama tekrara düşen hata ortadan kalkıp tekrara düşmediğinde, dengeli, insanı kısıtlamayan bir kontrol sağlandığında, süreci kendi lehimize çevirebildiğimizde karakterimiz, dolayısıyla baş etme mekanizmalarımız bir olgunluğa ulaşmış demektir.
İnsan, değişebilir ve gelişebilir bir varlık olduğunu kabul edip, kendini sınırlayan her şeye dur demesi gerekir. O insan olmadan yaşayamam demek, yalnızca bir düşüncedir. Varlığını yalnızca o insanla sınırlandırmak demektir. Bu düşünce ayrılık durumunda baş etmeyi en aza indirir. Çünkü kişi düşünceleriyle kendini o insana bağımlı hale getirmiştir. Ya da bir yeri, bir işi, bir çevreyi bırakamama aslında kişinin düşünsel olarak kendine ket vurduğu, kendini sınırladığı böylece baş etmenin tekrar tekrar başa döndüğü, aynılaştığı, o durumdan bağımsız olan şeylerle nasıl baş edilmesi gerektiğinin bilinmediği bir duruma dönüşür. İnsan her şey olmadan yaşayabilir, sadece buna alışması için bir süreç gerekir. Bunun bir süreç olduğunun bilincinde olmak, hem bırakma eylemini gerçekleştirir hem de baş etme mekanizmalarını güçlendirir.
Bu durumlar gerçekleştirildikten sonra baş etmek adına yarar sağlayacak şeylerin saptanması, hayata geçirilmesi kolaylaşır. Alternatifler belirlemek, odağı değiştirmek, iyi gelen aktivitelerin hayata geçirilmesi, bazı durumların olağan kabul edilip, her şey üzerinde aynı seviyede durmamak, hayat akışına benzer rutinlerde devam edebilmek kendiliğinden gerçekleşir. Bu nedenle baş etmek, kişinin hayatını nasıl yönetmek istediğine göre şekillenen bir yaşam tarzı ve bakış açısıdır.
Hiç yorum yok: