Ads Top

Güvenli Alan Her Zaman Güvenli Midir?

 



Güvenli alan her zaman güvenli midir?



Güvenli alan, adından da anlaşılabileceği gibi kendimizi güvende hissettiğimiz alandır. Rahat ve alışık olduğumuz, dengede hissettiğimiz, bize tanıdıklık hissi veren doğal ortamımızdır. Kabul gördüğümüz, yargılanmayacağımızı düşündüğümüz, zarardan korunduğumuz veya gelecek zararın bile tanıdık olduğu, kaygı uyandırmayan ortamdır. Stresin güvenli alan sınırları içinde kaldığı, baş etmenin daha kolay olduğu ama bir yandan da hayatın akışına kendimizi bırakmamızı, yaşanabilecek farklı deneyimleri engelleyen, her şeyin belirli olduğu alandır.  Bu alan kimi zaman yaşadığımız, içinde bulunduğumuz ortam, kimi zaman bizi koruyup kollayan düşünceler, kimi zaman ise her iki durumun birlikte seyretmesidir. 


Güvende hissetmek insanın temel gereksinimlerinden biridir. İnsan doğası gereği, yaşamına güven arayışı ile başlar. Temel güven ilişkisi içine doğduğumuz aile ile başlasa da yaşam boyu genel insan ilişkilerinde, romantik ilişkilerde, yaşanılan çevrede, iş ortamında bu güven arayışı devam eder. Güvenlik hissi her insan için önemli olsa da, güvenli alan anlayışı her insanda aynı şekilde seyretmez. Biri etrafı açık, güneşli, aydınlık bir yere çıkan; biri havanın kapalı, kara bulutların olduğu, etrafı ağaçlarla çevrili nereye çıktığı belli olmayan iki farklı yol fotoğrafına baktığımızı düşünelim. Nereye çıktığı belli olmayan yolu seçmek güvenlik ihtiyacının olmadığını göstermez. Sadece aydınlık yolu seçenlerin, güvende hissetmeye daha fazla ihtiyacı olduğunu gösterir. Çünkü güven ve güvenli alan kavramlarını oluşturan, insanın o zamana kadar yaşadığı, biriktirdiği ve hayatına entegre ettiği yaşam deneyimleridir. 


Güvenli alan her ne kadar bize güvenlik hissi verse de hayatımızda ve düşüncelerimizde sınırlılıklara yol açtığı için her zaman güvenli değildir. Bulunduğumuz ortamın bize olan zararlarını görsek ya da o ortamdan çıktığımızda farklı bir insan olacağımızı bilsek de o ortamdan çıkamamak; bizi mutlu etmeyen, çatışmaların yaşandığı, toksik bir hal alan romantik ilişkiyi sürdürmekte çabalamak, farklı fırsatlar yaratabilecekken de bunu görmezden gelip bizi ileriye taşımayan, mutlu etmeyen işi yapmayı veya o iş yerinde olmayı sürdürmek, bize kendimizi iyi hissettiren, aynı düşünme biçimlerini kullanmak aslında bizim kendimiz için oluşturduğumuz güvenli alanlarımızı gösterir.


Her insanın kendini daha iyi, daha rahat ve huzurlu hissettiği alanları ve hayatında diğer insanlara nazaran daha yakın gördüğü, özel hissettiği, farklı bir güven duyduğu insanlar vardır. Her alanda aynı rahatlığı, her insanla aynı yakınlığı hissetmemek oldukça doğaldır. Ancak güvenli alanı, bu alanlardan ve insanlardan ayıran; insanı korunaklı gördüğü bir çemberin içine almasıdır. Çemberin dışının insana güvensizlik verdiği, kaygı uyandırdığı, kimi zaman yargılanacağını düşündüğü, çemberin dışındaki insanlarla uyum sağlanamayacağı, zaafların belli edileceği ya da kullanılabileceği, çemberin içindeki insanlardan gördüğü kabulü, dışındakilerden göremeyeceği gibi aslında insanı düşünceleriyle o çembere tutsak eden bir yapıdır. 


Güvenli alan insanı farklılıklara daha kapalı hale getirerek, hem alan dışındaki durumlara hem de kendi isteklerine karşı yabancılaşmaya sebep olur. Kendi çevresi dışında rahat hissetmeme, yabancı gelen ortam ve insanlardan kaçma, uzaklaşma isteği yaratır. Kimi zaman güvenli alan dışında kalan ortam ve insanlar, kişiyi olduğundan daha iyi, rahat ve huzurlu hissettirebilir. Bu aslında kişinin asıl isteğidir. Ancak alıştığı düzenin dışında kalması, yine oradan uzaklaşmaya sebep olur. 


Olağan hayat akışını değiştirmek zordur ve değişimler genellikle kısa sürelidir. Kendi isteklerine göre farklı alanlara yönelme gerçekleşse de, bu genellikle kısa sürelidir ve gün sonunda güvenli alana geri dönülür. Kişinin kendini var ettiği bir çevresi vardır. Bu çevreden çıkmak kişide kaygı uyandırır ve alanından çıkmamak, yaşam tarzını devam ettirmek adına kendince sebepleri vardır. Memnun olunmayan aile, arkadaş, iş ortamları uzun süreli, kimi zaman ömür boyu devam ettirilir. Romantik ilişkiler genellikle aynı tarz insanlarla, aynı biçimde devam ettirilir. Temeli kişinin değişim istememesi ya da yaşam tarzından memnun olması değildir aslında. O zamana kadar alıştığı düzeni nasıl değiştireceğini, güvenli alanından nasıl çıkacağını bilmemesidir.


Güvenli alanı terk etmek, alışılan düzenin ve düşüncelerin dışına çıkılacağı için uzun süreli istek ve motivasyon gerektirir. Bu süreçte kendi isteklerimize yönelmek, nasıl bir ben ve nasıl bir hayat istediğimizi ve bunun ne kadarını gerçekleştirdiğimizi sorgulamak önemlidir. Değişim insanın içindedir. Gerek tek başına, gerekse yardım alarak yaratılmaya çalışılan değişim kişinin kendi içinde başlar ve kendi içinde devam eder. Kimi zaman inişli çıkışlı, kimi zaman başlangıç noktasına geri dönülmüş gibi hissedilerek. Aynı ölçüde ve aynı motivasyonla devam edilmese de bunlar sürecin bir parçasıdır. Değişim insanın, kendini değiştirmeye çabaladığı ölçüde vardır ve değiştirdiği ölçüde devam eder. Ve güvenli alan için yaratılan alışkanlığı, değişim için de yaratmak mümkündür. 








Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.