Aile Yapısının Kişinin Benliği Üzerine Etkileri
Aile bireyin ilk sosyal çevresi, hayata dair ilk izlenimlerin ve deneyimlerin oluşturulduğu yerdir. Kişinin dünyaya, diğer insanlara ve kendine olan bakış açısının, kişilik özelliklerinin temel merkezidir. Kişilik özellikleri üzerinde aile gibi kalıtım ve çevre de etkili olsa da, sevginin, bağlılığın güvenin ilk oluşum yeri olan aile, kişiyi dış dünyaya hazırlar. Her aile kendi bakış açısında, kendi aile yapısı kapsamında kişiye sevgisini, ilgisini, doğruyu, yanlışı nasıl bir insan olması gerektiğinin bilgisini verir. Bu bilgiler çoğu zaman örtük, o an problem oluşturmayan, sözler ve davranışlarla kişi üzerinde etki yapan bilgilerdir. Bu bilgilerin olumlu veya olumsuz etkileri, ilerleyen dönemlerde, kişi dış dünyayı ve kendini fark etmeye, tanımaya başladığında ortaya çıkmaktadır.
Ailenin, özellikle ebeveynlerin kişi üzerindeki en temel etkisi, kişinin bağ kurmayı ilk olarak ailede öğrenmesidir. Her birey bir anne bağı ile dünyaya gelir. Bu bağın öncelikle anne ile sonrasında geri kalan aile bireyleriyle devamı, kişinin gelecekteki bağ kurma stillerini etkiler. Kişi gördüğü sevgi, ilgi, şefkatli fiziksel temas ile hem ailesiyle hem de içinde bulunduğu dünya ile güvenli bir bağ kurar. Kişi gördüğü anlayışlı, destekleyici tutumlar sayesinde dış dünyaya açıldığında, güvensizlikle karşılaşsa bile destek alabileceği, sığınabileceği bir ailesi olduğunu bilir. Karşılaştığı olumsuzlukların anlamını aramak, doğruyu, yanlışı bulmak için yine ailesine sığınır. Böylece çevrenin etkilerine karşı daha güçlü bir benlik edinir.
Ailenin çocuğun doğumuyla beraber kurduğu bağın temelinde sevgi, temas gibi duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarının karşılanması, sonraki dönemlerinde ise çocuğu aktif dinleme, anlayış, sevginin ve ilginin devamı, çocuğu destekleyici tavırlar olması beklenir. Böylece sağlıklı kişilik özellikleri ve sağlıklı bir birey olmanın temelleri atılmış olur. Bu tutumlar kişinin kendi ile ilgili imajı, özsaygısı, özgüveni, insan ilişkileri, eğitim ve iş hayatı gibi hayatının birçok yönünü etkiler.
Sağlıklı aile bağlarının kişi üzerinde olumlu etkisi olduğu gibi, sağlıksız aile bağlarının da kişi üzerinde olumsuz etkileri vardır. Bu bağlar kimi için kişilik üzerinde tüm etkilerini gösterirken, kimi insan için de yansımalarını barındırır. İlk özdeşim kurulan, model alınan kişilerin anne, baba ya da bakım verenler olması, karşılaşılan olumlu ve olumsuz özelliklerin kişilik özelliklerini de olumlu veya olumsuz olarak etkilemektedir. Genellikle Türk aile yapılarının baskın karakterinin baba olması, babanın güç temsili olarak görülmesi, kişinin hayattaki güç anlayışının, mücadele yöntemlerinin de temelini oluşturmaktadır. Özellikle erkek çocukları üzerinde etkili olan baba figürünün olumsuz tutumları, zorluklarla mücadele de kaçan bir tutuma sebep olmaktadır. Kişi olumsuz, zorlu olaylar karşısında babadan gördüğü kızgınlık, konuşmadan, yüzleşmekten kaçınma kimi zaman şiddet gibi davranışları hayatına başarısız savunma mekanizmaları olarak yansıtır. Kişi ona zor gelen şeylerle nasıl mücadele etmesi gerektiğini örnek aldığı figürlerden öğrenemediği için kimi zaman gördüğü şeyin aynısını, kimi zaman da kaçarak yansımalarını sergiler. Bu durum genellikle kişiye insan ilişkilerinde kaçınma olarak; empati yönünde eksiklik, ikili ilişkilerde yürütebileceği kolay ya da baskın olabileceği ilişkilere yönelme, konuşulması gereken olaylardan, yüzleşmekten kaçma, baş edemediği durumlarda agresif tavırlar gibi özellikler olarak yansır.
Baskı ve otoritenin fazla olduğu ailelerde bireyin uymakla yükümlü olduğu kurallar ve kurallara uyulmadığı takdirde karşılaşılan ceza yöntemleri, bireyin benliğini ailenin izin verdiği ölçüde oluşturmasına sebep olur. Mecburi uyum sağlama ve boyun eğme, kişinin fikir, davranış ve üretkenliğine ket vurduğu için kendine özgü bir benlik geliştirmesini engeller. Kişi baskı ve kurallara isyan ettiğinde, kendi istekleri doğrultusunda hareket ettiğinde, maruz kaldığı ceza yöntemleri, kişiyi iç dünyasını baskılamaya, dışsal olarak denetimli bir yapıya iter. Bu denetim kişinin istekleri ile olması gereken arasında çatışma yaratarak, insan ilişkilerinde uyum problemleri yaşamasına sebep olur.
Sevginin doğru şekilde gösterilmediği, destekleyici davranışlardan uzak, kızan, yargılayan, kıyaslayan ailelerde yetişen bireyler kendi benliklerini oluştururken özgüven noktasında problem yaşarlar. Kabul görmeme, geri planda kalma, başarısızlığa dair inanç, yetenekleri doğrultusunda kendini geliştirememe, kendine inanmada yetersizlik gösterebilir. Bu durum gelecekte kişinin gerçek potansiyelini ortaya koymasını engeller.
Kişinin yetiştiği aile ne karakterinin ne de hayatının tamamını etkileyen bir durum değildir. Sağlıklı aile bağları olan bireyin ilerleyen dönemlerinde maruz kalabileceği kötü yaşantılar bireyi olumsuz etkileyebileceği gibi, sağlıksız aile bağları ile büyüyen kişi bunun tam tersi yönünde kişiliğini geliştirebilir ve yeniden sağlıklı bağlar kurabilir. Ancak aile yaşantıları temel ve sürekli yaşantılar olduğu için kişinin hayatının veya karakterinin bir yerinde var olmaya devam eder. Kişi yaşantısını, hayatının her döneminde kendi isteklerine göre şekillendirebilir. Önemli olan, bu yaşantıları ve kişiliğinde oluşan etkileri ne kadar değiştirmek ve dönüştürmek istediğidir.
Hiç yorum yok: