Olumsuz Geçmiş Yaşantıların İnsan Hayatına Etkileri
Geçmiş yaşantılar kişinin kendine ve hayata olan bakış açısını temellendiren, güven, bağ kurma algısını şekillendiren temel yaşantılardır. Bugün ve gelecek üzerinde etkili olan bu yaşantılar, kişinin karakterini tamamıyla şekillendirebileceği, kişi geçmişin yükünü her zaman taşıyabileceği gibi, kimi zaman etkisi yokmuş gibi görünse de hayatın farklı dönemlerinde tekrarlayan duygularla, sebebi olmayan sıkıntılarla kendini gösterebilir. Geçmiş yaşantılarında kişi üzerinde etkisi olan bir olay, o dönemde hatırlanmasa da duygularla hatırlanabilir. Benzer bir olayla da aynı duygu tetiklenebilir, benzer bir olay olmasa da hissedilen duygu geçmiş duyguları tetikleyebilir.
Bu duygular kimi zaman hiçbir tetikleyici, problem olan bir durum yokken, kişinin yaşantısı olağan seyrinde gidiyorken, sebebi olmayan içsel sıkıntı, olumsuz ruh halleri, olarak kendini gösterebilir. Memnuniyetsizlik, değersizlik, kaygı, depresif hisler gibi zaman zaman tekrarlayan, kişiyi aşağı çeken duygulara maruz bırakabilir.
Olumsuz geçmiş yaşantılar kişinin çocukluk dönemindeki yaşantıları olabileceği gibi, hayatının herhangi bir evresinde yaşadığı olaylar da olabilir. Çocukluk döneminde aile, çocuk ile kurulan bağ, içinde bulunan çevre, maruz kalınan yaşantı; sonraki dönemlerde gerçekleşen acı veren, iz bırakan olaylar, kayıp, ayrılık durumları kişinin yaşantısında ve kendisinde olumsuz değişiklikler yaratan durumlardır.
Sosyal yaşantıların ilk adımı sayılabilecek aile, kişinin sosyal, duyusal gelişimini sağladığı; sevgi ve güven bağını kurduğu, hayata ve kendine bakış açısını oluşturduğu ilk yerdir. Kişinin ailesiyle, özellikle ebeveynleriyle kurduğu ilişki, sonraki ilişki deneyimlerinin de temelini oluşturur. Kişinin yaşam tarzı, ilişki biçimleri, kendini değerlendirme şekli çoğu zaman aile yaşantılarının bir yansımasıdır.
Temel sevgi, ilgi, şefkat ve güveni aileden alamamak; ceza, yanlış sevgi yöntemleri, destekleyici olmak yerine yargılayan, çocuğun yapabilirliğine ket vuran davranışlar, kıyaslama, aşırı eleştiri, şiddet kişinin benliğinde iz bırakan durumlardır. Bu izler kimi insanı daha güçlü olma eğilimine iterken, kimi insan üzerinde sarsıcı etkilere sahiptir. Eksiklik, başka bir bağ kurma ihtiyacı ile yanlış ilişkilere yönelme, başarısızlık, kaybetme hissi, güven algısında boşluk, kendi ve diğer insanlarla ilgili yanlış inançlara sahip olma, hayatını yoluna koyamama gibi duygulara sebep olmaktadır.
Sağlıklı aile ilişkisi içinde büyümek ne kadar önemli olsa da, yaşantılar, kişiyi etkileyen durumlar sadece çocukluk yaşantılarından, aile bağlarından oluşmamaktadır. Sonraki dönemlerde kişinin maruz kaldığı olumsuz deneyimler de iz bırakan, kişinin kendine ve hayata bakışında kırılma yaratan durumlar olabilmektedir. Kayıp, afet, kaza, istismar, ayrılık, boşanma, şiddet gibi kişinin bedensel ve ruhsal bütünlüğüne zarar veren durumlar da olumsuz geçmiş yaşantılardır. Bu yaşantılar kontrol kaybı ya da kontrolde zorlanma, incinme, güven duygusunun zedelenmesi, devam etme gücünde kayıp, korku, kaygı durumları, sevilmeme gibi duygu, düşünce ve davranış örüntüsüne zarar verebilir.
Olumsuz deneyimlerin etkisi her bireyde farklılık gösterir. Kimi insan etkilerini hayatının her alanında hissederken, kimi insan reddedip, yok sayabilir. Kimi insanın hayatını genel bir başarısızlık olarak etkileyeceği gibi, kimi insanın başarılı olabileceği bir konuda aşırı hırsa, eksik hissettiği duyguyu başka bir duyguyla kapatmaya itebilir. Kimi insanı değersizlik, suçluluk gibi duygulara itebilirken, kimi insanı benliğini geliştirmeye itebilir. Bu durum kişinin savunma mekanizmaları, iyileşme gücü, yaşanılan olayın şiddeti ve bunu algılayış biçimi gibi etkenlere bağlıdır.
İyileşmek, yaşanan olumsuzluktan daha zorlu ve zaman gerektiren bir süreçtir. Tek düze gitmeyen, bazen en dipte, bazen ise daha güçlü hissedilen, karmaşık duygulara sebep olan bir süreçtir. İyileşmek yaşanılan olayın etkisini tamamen yitirmesi, unutmak, yaşanmamış gibi bir mutluluğa ulaşmak değildir. Devam etmek adına baş etmektir. Olumsuz deneyimlerin suçlusu ya da tek suçlusu kişinin kendi değildir.

Hiç yorum yok: